S
Yüksekokul Müdürümüz Dr. Öğr. Üyesi Enver Erdinç DİNÇSOY Uluslararası Sürdürülebilir Turizm ve Çevre Koruma Konferans'nda Bildiri Sundu
SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA AÇISINDAN EDİRNE İLİNİN EKOLOJİK AYAK İZİ
Enver Erdinç DİNÇSOY[1]
GENEL DEĞERLENDİRME VE ÖNERİLER
Her bireyin veya oluşumun tükettiği kaynağı yerine koyması gerekir, aksi takdirde kalkınmanın sürdürülebilmesi imkânsız olacaktır. Bu noktada sürdürülebilir kalkınma açısından iki önemli kavram ortaya çıkmaktadır. Birincisi, ekolojik sistem içinde üretim yapmak için dünya kaynaklarından tüketim ve sonucunda ortaya çıkan çıktı, ikincisi de ekolojik sistemin tüketim için talep edilen kaynakları yenileme yeteneğidir. Bu aynı zamanda ekolojik sistemin hem üretim için gerekli kaynakların sağlayıcısı hem de tüketim ve üretim süreçlerinin tüm aşamalarında ortaya çıkan kirliliğin ya da atığın alıcısı durumunda olduğu gerçeğinin bir göstergesidir. Sonuç olarak, üretim ve tüketim döngüsü içinde atılan her adım takip edilmesi zor olsa da dünyada bir ekolojik ayak izi bırakmaktadır.
Türkiye 1980’li yılların başından beri hızlı bir şeklide şehirleşerek kırsal nüfusunu hızla kaybetmektedir. Hatta 80’li yılların ortası Türkiye’nin demografik yapısı için bir kırılma noktasıdır, çünkü şehirlerde yaşayan insan sayısı kırsalda yaşayan insan sayısını geçmiştir. Bu şehirleşme beraberinde, örneğin demografik yapının değişmesi, ucuz işgücünün artması, altyapı yetersizliği, ekonomik ve ekolojik dengenin bozulması, kirlilik ve yaşam kalitesinin düşmesi gibi, çeşitli sosyoekonomik ve çevresel sorunları getirmektedir. Edirne bu bakımdan Türkiye genelinden bir miktar pozitif ayrışmaktadır. Edirne’nin toplam ve şehir nüfusunun az da olsa arttığı buna karşın kırsal nüfusunun sayısal olarak azaldığı görülmüştür. Fakat Edirne nüfusunun Türkiye nüfusuna oranına bakıldığında Edirne’nin kırsal nüfus oranın yükseldiği buna karşı toplam ve şehir oranının düştüğü görülmüştür.
1980 yılının ekolojik ayak izinin biyolojik kapasiteye eşitlendiği yıl olması Edirne için bir nevi kırılma veya dönüm noktası olmuştur. Bu yıldan sonra Edirne ili artık biyolojik rezerv değil biyolojik açık vermeye başlamıştır. Ancak, Edirne’nin Türkiye geneli kadar fazla veya hızlı kırsal nüfusunu kaybetmemesi 2007 yılından sonra açığın bir parça da olsa artış hızını yavaşlatmıştır. Sonuç olarak, hem kalkınmanın hem de yaşam kalitesinin yükselmesi bakımından bölgelerin sahip olduğu demografik özellikler ve değişimler oldukça önemlidir. Ekolojik dengenin bozulması ve sürdürülemez hale gelmesi uzun dönemde tüm üretim ve tüketim süreçlerini etkileyeceği de bir gerçektir. Bu bakımdan alınacak her kalkınma odaklı kararın arkasında nüfusun yaratacağı ekolojik ayak izinin göz önünde bulundurulması ve ekolojik açığı azaltıcı veya ekolojik rezervi artırıcı politikalarla desteklenmesi gerekmektedir.
[1] Trakya Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Bankacılık Bölümü, erdincdincsoy@trakya.edu.tr